

Sezgisel yemeyi istediğimizi istediğimiz an yemek kadar basite indirgediğimizde veganlık/vejetaryenlik gibi bilinçli tercihlerde bulunan; veya metabolik problemler yaşayan bireyler sezgisel yemeyi hayatlarına entegre edemeyeceklerini düşünebiliyorlar.
Beraber çalıştığım vegan bir danışanım önümüze yiyecek olarak sunulan hayvanların bakım şartlarından dolayı kesinlikle et yemeyi düşünmediğini ama zaman zaman eski alışkanlıkları gereği canının et çektiğini söylemişti. Böyle bir durumda sezgisel yemeye göre kendini kısıtlamayıp et yemesi gerektiğini düşünüp çok rahatsız olduğunu bildirmişti.
Tam da bu yüzden sezgisel yemeyi bu kadar basite indirgemeyi doğru bulmuyorum. Sezgisel yeme istediğimizi istediğimiz an yediğimiz değil bedenimizle zihnimiz arasında bir köprü kurup ikisinin de ihtiyaçlarını gözettiğimiz bir yaklaşım. Yani ben eğer hakkında araştırma yapıp gerçekten inanarak veganlığı seçtiysem (burda gerçekten inanmak önemli bir unsur, ‘Arkadaşlarım da vegan, çok araştırmadan bu yolu seçtim’ diyorsanız sürdürmek çok kolay olmayacaktır) muhtemelen bu yol benim zihnime çok daha iyi geldiği için seçtim. Eğer bedenim zaman zaman eski alışkanlıkları nedeniyle yemediğim bir besin grubunu çekiyorsa o noktada acaba gerçekten neye ihtiyacı var diye düşünebilirim? Belki de o an istediği şey et değil protein ve yağ bakımından zengin bir yiyecek. Böyle bir durumda et yemek o an bedenime iyi gelse de muhtemelen gerçekten inanarak benimsediğim yoldan çıkmış olmak zihnime asla iyi gelmeyecek. Biz ikisinin de rahatlığını gözetmek istiyoruz.
Benzer bir şekilde biz yine bedenimizi ve zihnimizi tanıyarak sonraki adımı da planımıza katmak istiyoruz. Yani ben gluten intoleransına sahipsem ama gluten bakımından zengin bir besini yine de canım çekiyorsa burada düşünmem gereken şey şu: Bu yiyecek yediğim an çok keyif verebilir, ama sonrasına bedenime ve zihnime iyi gelecek mi? Tahminen bunun cevabı ‘hayır’ olacak. Sezgisel yeme böyle bir durumda ‘Olsun ya şu an canım çekiyor, kendimi kısıtlarsam daha beter isterim’ yaklaşımını benimsemiyor; tam tersi ‘Bedenimin ve zihnimin kısa-uzun vadeli rahatlığı için neye ihtiyacı var?’ diye düşünülmesini öneriyor.
Eğer şeker hastasıysam ve şekerimi kontrol altında tutmak için ne yiyip içeceğimi planlamak durumundaysam bu da sezgisel yemeye aykırı bir durum değil. Tam tersi, sezgisel yemenin merkeze aldığı “öz-bakım” kavramı tam da bu duruma ışık tutuyor. Kendime iyi bakmak için önceden plan yapmak, kendi bedenimi ve tıbbi durumumu bilmek ve tanımak bu anlamda elimizi en çok güçlendiren unsurlar.
Kısacası sezgisel yemeyi bu kadar basite indirgemediğimizde pek çok yaşam tarzına uyumlanabilir bir yaklaşım. Bu konuda sorularınız varsa lütfen sormaktan çekinmeyin!