top of page

BulunduÄŸumuz ülkeye uyum saÄŸlarken yaÅŸadığımız kaygı, stres bazen eÅŸ bazen de çocuklarımıza yansıyor. Bunu nasıl dengeleyebiliriz?

 

Günlük boyutta yaÅŸanan sorunlarla etkili ÅŸekilde baÅŸ etmekte zorlanıyorsak bunu ailemize yansıtmamamız çok zor. Dolayısıyla sorunun kaynağına inmek dengeleyememe problemini çözmenin ilk adımlarından biri. Ä°ÅŸimde çok ciddi bir stres altındaysam bunu iÅŸyerinde nasıl halledebilirim? Okulla ilgili bir sorun yaşıyorsam benden daha uzun süredir orada olan bir göçmenin tecrübelerinden faydalanabilir miyim? Bunlar kontrol edebileceÄŸimiz ÅŸeylerse günlük stresimizi azaltacak, otomatik olarak ailemize yansıttığımız kaygıyı da azaltacaktır. 

 

Kontrol edemeyeceÄŸimiz stres kaynakları varsa (içinde bulunduÄŸumuz ülkedeki belge iÅŸleri, ÅŸu an çözümün elimizde olmadığı iÅŸ problemleri gibi) bunlar “dışsal stres kaynakları”dır ve yapabileceÄŸimiz en iyi ÅŸey bunları kontrol etmeye çalışmayıp bunlarla yaÅŸamayı öÄŸrenmeye çalışmak. EÄŸer oturma iznimle ilgili bir sorun yaşıyorsam elimden gelen ÅŸeyleri yaptıktan sonra (devlete gerekli belgeleri gönderip avukat ile görüÅŸtüysem örneÄŸin) yapabileceÄŸim tek ÅŸey beklemek. Her gün bunun endiÅŸesini taze olarak yaÅŸamak ne bana, ne bedenime ne de çevremdekilere iyi gelecek. Daha çok anda kalabilmek, ÅŸu an içinde bulunduÄŸumuz anın tadını çıkarabilmek çok önemli bu noktada. Meditasyon ve mindfulness egzersizlerini internette bulmak mümkün, bunlara baÅŸvurulabilir. 

 

Bunların yanı sıra gerçekte neyin önemli olduÄŸunu düÅŸünmek önemli. Oraya neden taşındınız, ülkenizi bırakıp baÅŸka bir ülkede yaÅŸama motivasyonlarınız nelerdi? Pek çok kiÅŸi için bunun cevabı “Aileme daha iyi bir hayat saÄŸlamak için, daha iyi maddi imkanlar için, çocuklarımın daha iyi bir eÄŸitim alabilmesi için” oluyor. Yani aslında çoÄŸu zaman temel amaç ailemiz için sosyal, akademik ve maddi olarak daha iyi imkanlar elde etmek; asıl amacımız aile içinde daha mutlu olabilmek. Dışardaki stres kaynakları yüzünden içerde çok sorun yaÅŸadığımızı fark ettiÄŸimiz anlarda “Benim için asıl önemli olan ne? Evet ÅŸu an bir sorun yaşıyorum, ama bunu neden yaşıyorum?” diye sorabilmek faydalı olacaktır. Ailemize daha iyi bir hayat sunmaya çalışırken bunun getirdiÄŸi stres kaynakları yüzünden ailemizle iliÅŸkimiz bozuluyorsa asıl amacımızla çeliÅŸiyoruz demektir. 

 

Son olarak; kaygı gayet normal bir duygudur. Bunu hissettiÄŸimizde saklamaya çalışmak yerine aile bireylerimizle açıkça konuÅŸmak hem herkesin duygularını daha rahat ifade etmesi için alan açacak, hem de bizim içimizde biriktirdiÄŸimiz kaygılar yüzünden ‘hiç beklenmedik’ anlarda patlamamızı engelleyecektir. 

 

 

Uyum saÄŸlamaya çalıştığımız toplumda hareketlerimiz izleniyor hissine kapılabiliyor ya da ters bir tavırda alınganlık  gösterebiliyoruz. Kendimizi boyle hissetmemiz normal mi?

 

Hislerin ‘normal - anormal’ olarak adlandırılmaması gerektiÄŸine inanıyorum; eÄŸer siz hissediyorsanız bu çok geçerli bir histir. Burada olan ÅŸey kiÅŸinin kendisini koruma içgüdüsüyle saldırganlaÅŸması olabilir. Göçmenler bulundukları ülkedeki statülerinden dolayı gerçekten de izleniyor olabilir (Devletler göçmenler sahip oldukları vize türüne göre yaşıyorlar mı, ülke vatandaşıyla bir evlilik yapıldıysa bu evlilik gerçek mi deÄŸil mi gibi pek çok konuda göçmenleri yakından izleyebiliyorlar). Sürekli izlenerek yaÅŸamak kolay bir ÅŸey deÄŸil fakat pek çok ülkede göçmen yaÅŸamının rutin bir parçası olabiliyor. Tehdit altında hissettiÄŸimizde doÄŸamız gereÄŸi kendimizi koruma içgüdüsüyle saldırganlaÅŸmak olaÄŸan bir durum. Burada ÅŸu soruları kendimize sorabiliriz: Åžu an gerçekten kendimi korumam gerekiyor mu, yoksa ben tehdit algıladığım için çok gerekli deÄŸilken de saldırganlaşıyor muyum? SaldırganlaÅŸmak tehdidin büyüklüÄŸünü arttırıyor mu? SaldırganlaÅŸmaktan baÅŸka ne yapabilirim, kendimi baÅŸka nasıl koruyabilirim? 

 

Benzer tecrübeleri yaÅŸayan kiÅŸilerle konuÅŸmak bakış açımızı geniÅŸletebilir. Pek çok insanın benzer bir tehdit hissiyle yaÅŸadığını fark etmek, onların baÅŸa çıkma mekanizmalarını öÄŸrenmek, yalnız olmadığımızı ve bu durumun bizim ‘kiÅŸiliÄŸimize’ yapılan bir saldırı olmadığını fark etmek saldırganlık dürtümüzü azaltabilir. 

 

  

 Anaokulundaki oÄŸlumun  anadilini unutmaması  için  Türkçe  konuÅŸuyoruz. Dışarıda ise bize Ä°ngilizce cevap veriyor ya da hiç  konuÅŸmuyor. Sık sık neden Ä°ngilizce anadilimiz deÄŸil diye sorguluyor. Çocuklarda dil farkından  dolayı öteki  hissetme  duygusuyla nasıl  baÅŸ edebiliriz ?

 

Burada muhtemelen mesele sadece dil deÄŸil; dilin sembolize ettiÄŸi pek çok farklı ÅŸey var. Öncelikle çocukla bunlarla ilgili açıkça konuÅŸabilmek çok deÄŸerli. Türkçe konuÅŸmak onun için ne ifade ediyor? Dışarda Türkçe konuÅŸmaya zorlandığında neler hissediyor? Türkçe konuÅŸmak konusunda kendini yeterli hissediyor mu? Bu soruların cevapları pek çok konuda yönlendirici olacaktır. Çocuk arkadaÅŸlarının önünde farklı bir dilde konuÅŸmak istemiyor olabilir; Türkçe’de kendini yeteri kadar ifade edemediÄŸini hissediyor olabilir, ailenin onu zorladığını düÅŸündüÄŸü için direnç gösteriyor olabilir…

 

Çocuk bütün sosyal hayatını farklı bir dilde yaÅŸarken, o dilde arkadaÅŸ edinip, eÄŸlenip, o dilde öÄŸrenirken ana diliyle ilgili sorunlar yaÅŸaması gayet olaÄŸan. Çocuklarla iletiÅŸim kurarken en büyük aracımız oyun. Türkçe’yi unutmamasını istiyorsak onu konuÅŸmaya zorlamak yerine keyif alabileceÄŸi Türkçe çizgi filmler izletmek, Türkçe kitaplar okutmak, Türkçe masa oyunları oynamak çocuÄŸun ana dilinden de keyif almasını saÄŸlayabilir. Kısacası dille ilgili yaÅŸadığı sıkıntıların arkasındaki meselelere odaklanmak ve çocuÄŸu zorlamayıp onun keyif alacağı ÅŸekilde ana dilinizi hayatınıza entegre etmek meselenin çözümünde doÄŸru adımlar olacaktır.

 

 

 Göç  ettikten sonra yeni düzen kurma süreçlerinde, çocuk ve kreÅŸ problemlerinden dolayı kadınlar iÅŸ-eÄŸitim ya da sosyal hayata biraz geç dahil olabiliyor. Bu süreçteki annelere motivasyonlarını kaybetmemeleri için neler tavsiye edersiniz?

 

Alışma ve yeni ülkede düzen kurma süreci zaman alacaktır. Bunun çok normal olduÄŸunu hatırlamakta fayda var. Benzer durumdaki annelerle bir destek ağına sahip olmak (bu bazen bir Facebook/WhatsApp grubu gibi evden çıkmadan katılınabilecek gruplar dahi olabilir) kiÅŸiye yalnız olmadığını hissettirecektir. EÄŸer bir miktar fiziksel özgürlük varsa eve kapanmamak, yerel halkla kaynaÅŸmaya çalışmak ve ÅŸehrin günlük rutinine karışmak iyi bir fikirdir. ÇocuÄŸunuzu parka götürmek ve orada farklı ebeveynlerle tanışmak buna güzel bir örnektir. Fiziksel özgürlüÄŸün olmadığı bir yerdeyseniz (örneÄŸin tek başınıza dışarı çıkmanızın mümkün olmadığı bir bölgede, veya kışların çok ağır geçtiÄŸi bir bölgedeyseniz) internetin nimetlerinden faydalanmak çok güzel olur. ÇocuÄŸunuzla evdeyken alabileceÄŸiniz online dersler (örneÄŸin gidilen ülkenin dilini online olarak öÄŸrenmek çok faydalı olabilir), atölyeler, meditasyon/yoga egzersiz videoları gibi pek çok ÅŸey internet sayesinde artık elimizin altında. Sadece ‘anne’ kimliÄŸinde kalmayıp kendi kimliÄŸimizle ilgili aktiviteler yapmak bu geçici süreci daha kolay ve saÄŸlıklı atlatmak için faydalı olacaktır. Son olarak; evde iÅŸ, eÄŸitim, sosyal hayata karışabilen biri varsa (örneÄŸin eÄŸer eÅŸ ülkenin günlük rutinine katılabiliyorsa) bu endiÅŸeleri ve sıkıntıları onunla açıkça paylaÅŸmanın önemli olduÄŸunu düÅŸünüyorum. Bir ekip olarak bu tarz sorunların üzerine eÄŸilmek iÅŸleri kolaylaÅŸtırır. 

 

 

 Aile büyüklerini tanımadan göç  eden çocuklar onlar aradığında  görüÅŸmek  istemiyor. Ebeveyn olarak online da olsa baÄŸlarını  kuvvetli tutmak  istiyoruz. Çocukları zorlamak doÄŸru gelmiyor. DiÄŸer yandan aile büyükleri buna alınabiliyor. Nasıl bir yol izlemeliyiz?

 

Öncelikle çocuÄŸa bu iliÅŸkileri doÄŸru bir ÅŸekilde anlatmak önemli. Sadece anne babanın olduÄŸu bir çekirdek aileyle farklı bir ülkede yaÅŸayan bir çocuk geniÅŸ aile kavramını tam olarak kavrayamıyor olabilir. Bunu onun için keyifli hale getirerek yapabilirsiniz; örneÄŸin beraberce bir aile/soy aÄŸacı yapmak keyifli olacaktır. Bu aÄŸacı resimlerle zenginleÅŸtirebilir, evinizin bir yerine asabilirsiniz, böylece ailenin farklı üyeleri de o evin içinde kendine yer bulabilir. Çocuk bu fikre alıştıktan sonra görüÅŸmeleri yapmak daha keyifli hale gelebilir. 

 

Benzer bir ÅŸekilde bu görüÅŸmeleri de daha eÄŸlenceli hale getirmek mümkün. Telefon yerine görüntülü konuÅŸmayı tercih etmek; o sürece ait rutinler oluÅŸturmak (örneÄŸin ailemizle konuÅŸurken hep beraber kırmızı pijamalarımızı giyelim, evdeki parlak renkli kokulu mumlarımızı yakalım gibi çocukların hoÅŸuna gidebilecek rutinler oluÅŸturabilirsiniz, bu tamamen sizin yaratıcılığınıza kalmış) süreci keyifli hale getirebilir. Burada unutmamak gereken nokta çocukların da bir birey olduÄŸu ve biz her istediÄŸimizde istediÄŸimiz ÅŸeyi yapmak istemeyebilecekleri. Zaman zaman bu görüÅŸmelere katılmak istemezlerse saygı duymamız gerektiÄŸini, onların dikkat aralıklarının daha kısıtlı olduÄŸunu ve uzun görüÅŸmelerde sıkılabileceklerini hatırlamalıyız. 

 

Son olarak; bu tarz görüÅŸmeleri yapmaları için rüÅŸvet verilmesini çok uygun bulmuyorum. Yani “Babaannenle konuÅŸursan dondurma yiyebilirsin/sana o kırmızı arabayı alırım” gibi cümleler çocuÄŸun zihninde ÅŸartlı bir ilgi/sevgi anlayışı yaratabilir. Mümkünse bunu ödül-ceza denkleminden uzaklaÅŸtırın; ve çocuÄŸun da keyif alabileceÄŸi bir hale getirmeye odaklanın.

bottom of page